DEVA Partisi Sakarya Teşkilatı Ankara'da "DEVA TÜRKİYE'Sİ" etkinliğindeydi

DEVA Partisi’nin Ankara’da Atatürk Spor Salonu'nda "DEVA Türkiye’si" etkinliğine katılan Sakarya İl Başkanı Mehmet Erdoğan ve İl yöneticileri ile İlçe Başkanları etkinlikten olumlu izlenimlerle döndüklerini belirttiler. DEVA İl Başkanı Mehmet Erdoğan, “Türkiye’ye onurla sunduğumuz 22 ayrı eylem planımız hazır. DEVA Hazır. Ülkemizin çıkış yolu ise siyasi ve toplumsal uzlaşmadan geçiyor. Spor salonuna sığmayan davetlilerle, etkinlik alanı hınca hınç doluydu. Genel Başkanımız Ali Babacan çok önemli, çarpıcı mesajlar verdi. Bu etkinliğimiz de ses getirdi.”dedi.

DEVA Partisi Sakarya Teşkilatı Ankara'da "DEVA TÜRKİYE'Sİ" etkinliğindeydi
16 Ocak 2023 - 16:39
BABACAN partisinin logosu olan damla şeklinde kurulan kürsüden seslendi.
“DEVA Türkiye’si” etkinliğinde gövde gösterisi yaptı. Binlerce insan salona sığmayınca Genel Başkan Ali Babacan
önce salonun dışındaki kalabalığa seslendi. Etkinlikte genel başkan yardımcılarının hazırladığı videolarla eylem
planları tanıtıldı.
Ali Babacan'ın hareketi salonu coşturdu!
Partisinin Ankara'daki Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen etkinliğinde konuşan Ali Babacan, "Cumhurbaşkanı Ali
Babacan" sloganlarının atıldığını duyunca ceketini çıkartarak açıklamalarına devam etti. Bu hareket salonu
coşturdu.
DEVA Partisi Genel Başkan Ali Babacan, partisinin logosu olan damla şeklinde kurulan kürsüden seslendi.
Konuşmasına Tac Mahal’in hikâyesiyle başlayan Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
‘Sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da hikâyesi’
“Babür İmparatoru Şah Cihan, çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybetmiş. Eşinin mezarının olduğu yere güzel bir
türbe yaptırmak istemiş. En iyi mimarları getirtmiş. Minareler kubbeler yükseldikçe, yapının azameti belirmeye
başladıkça, Şah mest olmuş, kendinden geçmiş. Bu koskoca anıtın uğruna yapıldığı mezar ise küçücük kalmış.
Şah, bu anıtı ne için yaptırdığını unutacak kadar kendini kaybetmiş. Yapı gittikçe büyümüş ama Şah bir türlü tatmin
olmuyor. Mezarın üstüne daha fazla sütun, daha büyük bahçeler yaptırmış. Şah’ın içine sinmeyen, ahengi bozan
bir şey varmış. Bir gün bu kubbelerden birinin üstüne çıkıp aşağı doğru bakmış... Uğruna heybetli bina inşa ettiği
eşinin küçücük kalmış mezarını görmüş. Heyecanla ‘İşte buldum’ demiş. ‘Ahengi bozan şey bu. Atın bunu
buradan’. Rivayet odur ki, mezarı kaldırtmak istemiş. İşte bu aslında sadece Şah Cihan’ın değil, Erdoğan’ın da
hikayesi.”
‘Birlikte yola çıktığımız Erdoğan sözünden döndü’
“2001’de birlikte yola çıktığımız Recep Tayyip Erdoğan sözünden döndü. Şah Cihan gibi, külliyenin tepesine çıktı
ve ‘Yıkın bunu’ diyerek, kendisini oraya taşıyan demokrasiye gözünü dikmeye başladı. Aynı Mümtaz Mahal’in
mezarı gibi. Artık Erdoğan için demokrasi, o harmoniyi bozan küçük bir ayrıntıydı çünkü. Adalet, ortak akıl, istişare,
çoğulculuk hepsi; o harmoniyi bozan küçük ayrıntılardı. Kendisine oy veren milyonlarca seçmenle beraber yola ne
için çıktığını unuttu. Ben bu hikâyeyi kabul etmiyorum. Biz yola çıkarken ulaşmak için çabaladığımız
özgürlüklerden, ileri demokrasiden, evrensel hukuk değerlerine olan sadakatten, çoğulculuktan, katılımcılıktan
vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. O ne yaptı? Hak ve özgürlükleri ezdi geçti.”
‘34 yaşında bir genç olarak siyasete girdim’
“Siyasete adım attığım ilk günden itibaren, dile kolay, 7825 gün oldu. 34 yaşında, ülkesinin yarınlarını dert eden bir
genç olarak siyasete girdim. AK Parti’nin kurucu üyesi olarak siyasete ilk adımımı attım. En genç bakan bendim.
Ekonominin tüm yükünü, önceki hükûmetlerin yıllarca biriktirdiği o ağır yükü üstlendim. Hazine Bakanlığıyla
beraber Avrupa Birliği Başmüzakerecisi de oldum. Gecenin 2’sinde randevu veriyorduk insanlara gündüz 2’de
geliyorlardı. ‘Gece 2’de randevu mu olur?’ diyorlardı. Böyle çalıştık işte. Asla yalnız yürümedim. Hep bir takımın
içinde oldum. Dışişleri Bakanlığı yaptım. Doğru hedefler, doğru isimler ve doğru politikalarla ülkemizin itibarını ve
gücünü artıran bir diplomasi ekibinin başında oldum. Her şeyi özgürce tartışıp istişare edebildiğimiz bir hükûmetle
ülkemize tarihi bir dönem yaşattık.”
‘Biz ayrıldıktan sonra ise milli gelir neredeyse yarı yarıya düştü’
“İki büyük krizi, 2002 ve 2009 krizlerini çözen ekibin başındaydım. 2002’den 2013’e milli gelirimiz yaklaşık 3 kat
arttı. 3.6 Dolardan 9.7 Dolara çıktı. Bunlar dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar. Biz ayrıldıktan sonra
ise milli gelir neredeyse yarı yarıya düştü. 9.7 Dolardan indi 5.8 Dolara. Birisi de çıkmış, ‘Ben imza
atmasaydım yapamazdın’ diyor. Ben de diyorum ki, ‘Hikmet imzadaysa, at bir imza da enflasyonu bir düşür
bakalım’. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; duy, anla. Dürüst ve ehil kadrolar olmazsa olmaz. Kararları istişareyle
almazsan olmaz. Onun için olmuyor. Olmayacak da.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum