Türk arabesk müzik, Bergen, hayat hikayesi

'Bergen'in çekim hikayesi: 'Sette bile yoğun güvenlikli çalışıyorduk'

Türk arabesk müziğinin sembol isimlerinden olan Bergen'in hayat hikayesi, sinemaya aktarılmasıyla yeniden dikkat çekti. Filmin yardımcı yönetmeni Murat 'Tommy' Yoğun, "Umarım bir daha böyle hikayeler yaşanmaz, hep mutlu sonlu hikayeler çekeriz" dedi.

'Bergen'in çekim hikayesi: 'Sette bile yoğun güvenlikli çalışıyorduk'
12 Mart 2022 - 08:49

ELİF ÜNSAL / GERÇEK GÜNDEM

Hayat dolu bir kadından ‘Acıların kadını’na dönüşen ve Bergen ismiyle tanınan Belgin Sarılmışer’in 30 yıla sağdırdığı kısacık hayatı, Türk sineması için ilham kaynağı oldu. Geçtiğimiz günlerde gösterime giren film hem toplumda hem de sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan kadın cinayeti tartışmalarını yeniden alevlendiren film, Bergen’in katilinin dışarıda özgürce yaşamasıyla da bu konudaki eksikliğimizi yeniden yüzümüze vurdu. Bunun yanında katil Halis Serbest’in filmle ilgili tehditvari açıklamalar yapması ve yaşadığı Kozan’da filmin gösterimden kaldırılması da Türkiye’de kadının öldükten sonra bile uğradığı şiddete örnek oldu.
 

Türkiye’nin şiddet gerçeğini yüzümüze bir tokat gibi indiren Bergen filminin yardımcı yönetmeni Murat ‘Tommy’ Yoğun ile görüştük, film üzerine konuştuk.

HALİS SERBEST’İN TEHDİTVARİ İFADELERİ

Filmin Kozan’da gösterimden kaldırılması ve Bergen’in katili Halis Serbes’in “Kozan’da bu filmin gösterilmesi yakışık almaz, biz kalabalık aileyiz” söylemlerini sorduğumuz Yoğun, “Bu konuyu kime sorarsanız sorun verilecek cevap çok belli. Düşüncemiz çok net, bu doğru bir şey değil. Biz bu filmi çekerken bile böyle şeyler duyuyorduk. Kulağımıza ‘Bu filmi çektirmek istemiyorum. Ben belki bir şey yapamam ama benim sülalem çok kalabalık’ şeklinde cümleler geliyordu. Sette bile yoğun güvenlikli olarak çalışıyorduk. Örneğin Beykoz Konağı’nda çekim yaparken iki kapı girişinden kameranın olduğu sete kadar sıra sıra güvenlik vardı. Ben 12 yıldır bu sektörün içindeyim, bu durum inanılmaz bir şey. Yıllardır bir sürü film çektik, konser çektik ve ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıya kaldık. Büyük bir saçmalık. Bu konu hakkında konuşacağım çok bir şey yok. Ciddiye alınmaması gereken biri ancak yaptığı hareket dünyanın en ciddi hareketlerinden biri. Konuşmak çok yanlış ama konuşmasak da böyle bir insanın 6-8 ay ceza alıp çıkmış olması da kanımıza dokunuyor. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor yani.” dedi.

Halis Serbest’in açıklamaları dışında açıktan bir tehdit almadıklarını ifade eden Yoğun, “İlla ki bir şeyler söylenmiştir, biz daha çok işi iyi çekmeye odaklanmış bir ekip olduğumuzdan bakmamız gereken yer orasıydı.” dedi.

 

M.Caner Alpay, Murat 'Tommy' Yoğun ve Mehmet Binay

BİR DAHA BÖYLE BİR HİKÂYE UMARIM GELMEZ

“Böyle bir hikâyeyi böyle bir metni görsele dökmek çok önemliydi, belki çok yorulduk. Ben kendi adıma böyle bir Bergen yerine, sevdiği bir adamla evlenen, çocukları olmuş bir Bergen çekmek isterdim.” diyen Yoğun, “Umarım bir daha böyle bir hikâye gelmez, gerçekten çekerken de izlerken de etkilendiğim çok fazla sahne oldu. Ben kadına şiddet hikayesi duymak istemiyorum kendi adıma. Başka filmler, başka hikayeler, mutlu sonlar çekilsin” diyerek filmin kendisini çok etkilediğini ifade etti.

EN ÇOK O SAHNEDE ZORLANDIM

Çekerken en çok zorlandığı sahneyi sorduğumuz Yoğun, “Birkaç tane zorlandığım sahne var ama en çok zorlandığım Erdal ağabeyin yemek masasından kalkıp yürüdüğü ve gölgeler içinde dövdüğünün göründüğü bir sahne var. En çok zorlandığım ve en çok etkisinde kaldığım sahne o oldu. Bu tarz hikayeler aslında bizim verdiğimiz 1 saat 20 dakikalık bir özet aslında. Neler oldu, evin içinde neler yaşandı biz bildiğimiz kadarı ile verebiliyoruz. Ama o sahneyi izlerken de çekerken de çok zorlandık. Sahne bitti ‘kestik’ diyoruz ama sette çıt çıkmıyor. Oyuncular da sessiz; Farah’ın o dünyada olması, Erdal ağabeyin o tarz bir rolde olmak istemese de oynamak zorunda olması başlı başına beni çok etkiledi. İstemezdim ama hafızama kazınan bir sahne oldu.” dedi.

 

“Kimse kimsenin kaderini böyle etkileyemez” diyen Yoğun “Kadın cinayetleri artık çığırından çıktı. Bu erkek de olabilir, hayvan da olabilir. Nefes alan herhangi bir şeyi öldürmek nasıl olabilir? Biz bu filmi çekerken belki aynı durumdaki bir kadın bunu izler de kendi hayatına gider diye düşündük. Bu tarz hikayeleri Konya’daki Emine Teyze, Erzincan’daki Fatma Teyze de yaşıyor ve hiçbir şekilde sesleri çıkmıyor. Belki bu filmi izleyip ‘Evet ben de böyle şeyler yaşıyorum’ diyecek ve kendi hayatını kurtarabilecek. İnşallah bu tarz hikayeleri olan kadınların kurtulmasına vesile olur, çekmeye başladığımızdan beri bu hissiyattaydım.” dedi.

BERGEN’İN ŞARKI SÖYLEDİĞİ SAHNELERDE GURUR DUYDUM

En beğendiği ve etkilendiği sahnelerin de Bergen’in şarkı söylediği sahneler olduğunu söyleyen Yoğun “Kalabalıklara şarkı söylenmesi, en çok gurur duyduğum sahneler oldu. Böyle bir başarıyı görüp bu başarılardan böyle bir sona gidildiğini izlemek de tokat etkisi yaratıyor. Mersin’den gelip bir şeyler yapabilmeye çalışan ve yüzlerce insanın hayranlıkla baktığı bir kadına dönüşmesi bende gerçekten gurur yarattı. Ancak öyle bir kadının böyle bir erkeğe denk gelmesi ve 30 yaşında bu kadar başarılı bir halde hayatına gözlerini yumması gerçekten inanılır gibi değil. O katil hala dışarıda elini kolunu sallayarak gezip, ‘Bergen’in annesi hala nasıl ölmedi?’ diyebiliyor. Böyle bir cümleyi kurduran adaleti de konuşmak gerekiyor aslında. Görüyorsunuz, Kozan Belediyesi filmin gösterimini yasakladı. Nasıl olabilir bu? Türkiye’de böyle bir güç varsa konuşacak pek de bir şey bulamıyorum.” dedi.

BİYOGRAFİ FİLMİNİN ZORLUKLARI

Biyografi çekmenin zorluklarını sorduğumuz Yoğun, “Bir karakter için yazılan hikâyeyi görsele dökmek gerçekten zor. 120 dakikalık bir iş hazırlayacaksınız ve 30 yıllık bir hikâyenin 120 dakikaya sığdırılması gerçekten zor. Onun hikâye akışını, kurgusunu, neresinden yakalayabileceğimizi düşünmek uzun zaman alıyor. Toplumun yüzde 20’sinin bildiği, yüzde 80’inin bilmediği bir hikâyeyi filmleştirdiğiniz zaman ‘orayı nasıl almamışlar yahu’ gibi eleştirilere maruz kalınabiliyor. Bu nedenle uzun uzun hazırlanmalı ve uzun uzun araştırılmalı bana kalırsa. Hikâyeyi nereden vereceğiniz ve nereden yakalayacağınız çok önemli. Farklı hikâyelerde daha serbest olabiliyoruz ancak biyografide böyle bir serbestlik alanı yok. Belli bir çerçeve içindesiniz; gerçeği doğru bir şekilde doğru bir sıralama ile aktarmanız gerekiyor. Sinema aslında kuralların dışına çıkmaktır ve biyografide kuralların dışına çıkmak değil belirli hikâyeyi nasıl bir kuralı nasıl verebileceğiniz mevzu.” diyerek biyografi filmi çekmenin zorluklarını aktardı.

Murat 'Tommy' Yoğun

“OLMAMASI GEREKEN BİR HİKÂYENİN İÇİNE GİRİYORSUNUZ”

“İzlerken olmaması gereken bir hikâyenin içine giriyorsunuz” diyen Yoğun, “Fragmanı ilk izlediğimde yüzümü buruşturdum, gerildim. Her şey çok güzel ama çekilen hikâyenin sonu kötü olduğu için insanda garip bir duygu oluyor. Bir filmi izlerken içselleştirmek, o karakterin gözünden bakabilmek çok önemli. Filmin ne kadar güzel olduğunu görüp sonunun kötü olduğunu bilmek ‘ah’ dedirtiyor. İnsan gurur ve mutluluk içinde hüzün yaşıyor.” diyerek filmin kendinde bıraktığı etkiyi anlattı.

BEKLEDİĞİM ETKİ BUYDU

“İşime âşık olarak yapıyorum” diyen Yoğun, “Filmden beklediğim etki buralardaydı. Bizim amacımız 8 Mart’ta yayımlamaktı. Mine Hanım (Şengöz) çok güzel ve çok nostaljik bir projeye imza atmış. Bergen şarkılarını söyletmiş, ‘4 Mart’ta sinemalarda’ diye dolaşan bir araç var sokaklarda. O anlara kadar çoğu insan Bergen’in hayatını bilmiyordu, filmi izlemeden önce ya da izledikten sonra araştıran çok insan duydum ben. ‘Bergen’in nasıl bir hikayesi varmış?’ diyen bir sürü insan var. Bu hikâye bilinçli insanları da bilinçlendiren bir hikâye oldu. Bilinçli dediğimiz insanlar bile ‘Nasıl ya, böyle bir hikâye mi varmış?’ diyerek şaşırıyor. Oysa burası Türkiye, buranın böyle bir toplumsal gerçeği var. Birçok köşe yazarından inanılmaz güzel yorumlar aldık, bazıları saçma eleştiriler yapıyor tabii. Böyle hikâyeler inşallah insanları bilinçlendirir.” diyerek filmle ilgili gelen yorumların da genel olarak olumlu olduğunu ifade etti.

HALİS SERBES, GÜLŞEN’İN KOCASI KADAR KONUŞULMUYOR

Son günlerde sık sık gündeme gelen şarkıcı Gülşen ile ilgili de konuşan Yoğun, “Gülşen’in sahne kıyafetleri ve dansları toplumumuzda çok garip karşılanıyor. Oysa biz kadının birey olmasını ve özgür olmasını istiyoruz. Ancak Gülşen’in sahne tarzı yüzünden hem kendisi hem kocası eleştirilerin hedefi oluyor. Beyefendi medeniyet gösterdiği için ‘sen nasıl erkeksin’ denilerek topa tutuluyor. ‘Kadın özgürdür’ denilirken Gülşen’e ve eşine bu kadar yükleniliyor, Bergen’i öldüren katille ilgili ise kimse bir şey konuşmuyor.” diyerek sözlerini sürdürdü.

YORUMLAR

  • 0 Yorum